17 Ağustos 2013 Cumartesi

Avrupa Notları 1

Gideceğim gün gelmişti içimde nedense heyecan yoktu. 10 kere gitmiş havasındaydım garipti. Aylardır uğraşılan meşhur interrail seyahati başlıyordu artık. İlk durak Sabiha Gökçen Havaalanı'ydı. İnterrail heyecanından çok uçağa ilk binmenin heyecanı vardı üzerimde. Simge'yle uçaktayız. En arka koltuk bir de. Korkudan Kur'an'ı hatim etmediğim kaldı bir tek. Neyse ki yan koltuk boştuda rezil olmadım. Uçak iyice hızlandı ben Simge'ye bağırıyorum. "Laann Simgee bu çok hızlı gidiyor Simgee Simgee uçuyoruz" tarzı cümleler dökülüyor ağzımdan. Kalkma faslı bittikten sonra korku falanda gitti. Roma Fiumicino'ya iniş yaptık. Etrafa şaşkınca bakınıyoruz Simge'yle,  nerdeyiz lan biz havasındayız. Pasaport kontrolüne girdik baya kalabalık bizim gibi interrail yapan gençler dolu. Önümüzde de arkamızda da Türkler var. Pasaport işlemi bitti valiz bekliyoruz. Önümüzde iki Türk arkadaş vardı. Valiz beklerken onlarla da iki üç sohbet ettik nasıl gideceğiz Roma merkeze falan. Sonra merkeze giden otobüsleri bulduk bilet aldık. (Bilet 5€) Tanıştığımız o öndeki iki erkek arkadaşla otobüs durağına doğru ilerledik otobüsü bekliyoruz. Otobüs beklerken Simge'yle sigaramızı yaktık stresi attık. Otobüs geldi Allah'a emanet valizleri bagaja koydular oturduk koltuklara. Oğuz ile Batuhan'da yan tarafa geçtiler. Gidiyoruz otobüste camdan dışarı bakarak. Telefonum çaldı yabancı bir numara. Oteldir dedim açtım doğru tahminmiş. Hello hi bir şeyler diyor. Yarım yamalak ingilizcemle nerdesiniz ne zaman geliyorsunuz dediğini anlıyorum. Ve yine yarım yamalak ingilizcemle geliyoruz otobüsteyiz diyorum. Anlaşamıyoruz. Simge'ye uzatıyorum ne yazık ki o da anlaşamıyor. Simge'de Batuhan'a veriyor telefonu. Allah razı olsun Batuhan baya yardırdı hatuna anlaştılar. Otobüsten indik Termini''ye geldik. E napcaz şimdi. Hostelin krokisi var ben de ama yabancı ülke bir bok bilmiyoruz. Etrafa baktık dönerci kebapçı direkt yumulduk abi bu sokak nerde falan tarif etti bize. Neyse hosteli bulduk zorda olsa. 11 kg çanta sırtta, hava 35-40 derece. Hostele geldik resepsiyonla çatpat konuştuk. Odamıza yerleştik. Oda gayet iyi. Hostele sanırım 60€ bayıldık.(Hostel Poliziano Inn) Hostelin asansörü çok kıyak bir asansör. Ninem zamanından kalan gardolap kapağı gibi açılan ibretlik bir asansör. Neyse biz Simge'yle yerleştik odaya giyindik süslendik sokağa attık kendimizi. Dışarı çıktık yol sorarken Batuhan ile Oğuz'u gördük karşımızda. E o zaman napalım beraber gidelim. Trevi Çeşmesinde paramızı attık. 10kr attım.


Trevi'ye gidene kadar yolda çeşmelerin olduğunu gördük. Quattro Fontane caddesinden aşağı yardırıyoruz köşe başında 4 tane çeşme olan yer, her köşe başında bir çeşme. Tamam dedik burda su parasından yırttık. Suları tabi bizim Türk sularına benzemiyor bir acayip geldi yoklukta gidiyor ama yapacak bir şey yok. Sonra alıştık şişe şişe içtik. Gezdik ettik falan otele döndük. Yorulmuştuk baya yarın Vatikan'a gidecektik. Kahvaltı menümüzde ise karper peyniri ve tost ekmeği vardı.

Vatikan ve sonrası Avrupa Notları 2'de...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder