4 Şubat 2014 Salı

Avrupa Notları 7

Brugge'a indiğimizde akşam üzereydi. Ne yapacağımızı da bilmiyorduk. Brugge'da ne var ne yok onu da bilmiyorduk. İstasyon küçüktü. Görüldüğü kadar kadar şehirde küçüktü. İstasyondan şehir merkezi 15 dakika yürüme mesafesinde. Villalar yeşillikler çimenler çok güzel temiz bir kanal lüks arabalar lüks taksiler. Audi taksi geçiyor falan. İnsan hayret ediyor tabi. Porshe'lar, Lamborghini'ler geziniyor etrafta. O gece orada kalalım dedik sabah Amsterdam'a gideriz. Bank bulduk çömdük bütün geceyi orada geçirdik uyku tulumunu açtım banka serdim uyudum. Gece çişimiz geldi bir cafeye girdik içerde tükkan sahibi(galiba) ve arkadaşları viski bira kafayı çekiyorlar kafaları olmuş 1milyon. Güzel bir mekandı. Orta çağdan kalma mimarisiyle binalar süslüyor etrafı. Brugge'un şehir merkezinde giyim mağazaları, lüks bar cafeler var. Brugge çoğunlukla zenginlerin oturduğu küçük bir şehir. Masal gibi bir şehir. 

<<< Şehir Merkezi Burg Alanı.











Amsterdam'a öğlen geldik. Daha önceden hostel rezervasyonumuzu yaptırmıştık o yüzden hemen hostele gitmek istiyorduk. Sırtımızda 14 kg çantalarla yürümek aşırı zor özellikle sıcak havada. Hostel tam merkezdeydi. Gecesi kişi başı 50€'ydu. 3 geceliğin parasını verdik. Hostelin girişindeki merdiven aşırı dikti o çantalarla çıkmak baya zorladı bizi. Odamız 4 kişilikti. Yerleştik odamıza 2li 2li ranza vardı. Tuvalet dışarıdaydı ama sadece o kattaki odalar kullanabiliyordu odayı. Tuvalet temiz değildi elbette. Ama aşırı kötü diyemem. Çantaları bıraktıktan sonra hemen dışarı çıktık. Haritamızla yola koyulduk. 2 dakika sonra Dam Meydanındaydık. Amsterdam Kraliyet Sarayı Hollanda'da bulunan 3 saraydan biridir. Saray Dam Meydanı'nda Ulusal Anıtın karşısında, Yeni Kilisenin yanında bulunmaktadır. Amsterdam kesinlikle Venedik'in kuzey şubesi. Her yer kanal köprü. Neyse biz Dam Meydanından aşağı yardıralım dedik yürüyelim bakalım nerelere çıkacağız. Bir yandan da yarın buraya gideriz ertesi gün bunu yaparız planlarını kuruyoruz. Gezerken gezerken kalabalık başladığını gördük su kanallarında tekneler motorlar üstünde kadınlı erkekli dans ediyorlar son ses müzik halinde geziyorlar. Etrafta bir yığın insan. Pembe taytlı herifler boxerla gezen herifler değişik tipli hatunlar. Herkesin kafa uçmuş. Fotoğraflarını çektik ilerledik baktık bir parti var girişinde de "entry full" yazıyor. Türküz beleşse gireceğiz tabi. Girdik ama aşırı kalabalık adım atılmıyor ilerlenmiyor. Götüm götüm ilerledik en manyak tiplerle karşılaştık. Bana bir adam içki bardağını uzattı içirmeye çalıştı. Yanımızdaki erkeklere asılan erkekler oldu. 70-80 yaşında karı kocaların fransız öpücüğünü aşan öpüşmesini gördüm. Ortam baya tehlikeli yani. 1 saat partide durduktan sonra partiden çıktık. Ertesi gün partinin gay partisi olduğunu öğrendik. İşkence müzesi vardı ben girmedim diğer arkadaşlar girdi. Benim için önemli bir şey değildi tercih etmedim. Akşam oldu artık. Amsterdam'da yapılması gereken en mühim şeyi yapmanın sırası gelmişti. Hap var cigara var ex var roj var dıptıs dıptıs. Bulldog Coffeshop'a girdik ne isteyeceğiz nasıl isteyeceğiz bilmiyoruz. Avanak bir şekilde masaya oturduk masanın karşısında da 3 adam cigara sarıyor. Batuhan git iste bir şey yap dedik gitti o hafifinden almış. Masada tütün gibi acaip kavanozda bir şey var. Nasıl saracağız bilmiyoruz. Sarmaya çalıştık olmadı karşıdaki masadan baktık olmadı beceremedik. Gittik sarılmışını aldık. Hepimiz yaktık birer tane. Kafamın farklı bir havada olduğu doğru ama aşırı bir durum olmadı. Sadece ayaklarımı hissetmiyordum uyuşmuşlardı. Nasıl oldu o bilmiyorum felç geçirdim diye korktum. Batuhan ordan kek falanda aldı galiba yine cigara aldı. Hostele geldik benim dışımda herkes gülüyor abuk subuk konuşuyor. Ben de etkisi aşırı sinir oldu agresifleştim herkese bağırıyorum "kendinize gelin susus" diyorum beni dinlemiyorlar. Yattık uyuduk ertesi gün öğlen uyandık doğru Simit Sarayına gittik bunun için yarım saat yol yürüdük ama çay içecektik simit yiyecektik değerdi! Nutelledan iğrenmiştik artık. Zeytin simit çay o an hayatta taptığım 3 şey oldu. Kahvaltıdan sonra meşhur 'I AM^STERDAM' yazısı olan yere gittik. Ben S harfine çıkmaya çalışırken düştüm ama bir şey olmadı. Akşam oldu Amsterdam'ın en önemli yerine daha gitmemiştik bu akşam oraya gidecektik. RED LIGHT DISTRICT. Hostelin hemen yan sokağında zaten başlıyormuş. Red Light DistrictAmsterdam’ın en büyük ve en bilinen sokaklarından birisidir. Birçok kanal ve yan sokağa sahip olan bölge fuhuş sektörü ile ünlüdür. Red Light District ile ilgili dikkat etmeniz gereken en önemli konu da fotoğraf çekmemeniz gerektiğidir. Fotoğraf çekmeniz durumunda makinenize hiç uyarılmadan el konulabilir. Genelde gece kalabalık olduğundan biz de gece gitmeyi uygun bulduk.  Camların içinden iç çamaşırlı seksi genç hatunlar sizi içeri çekmeye çalışıyor. Bayada güzeller esmer sarışın zenci asyalı her tip var. Beğenmedim bu hatunları tipim yok diyemezsin her türlü var. Etafra dolu sex shop, randevu evi, gay bar, var. Ve 250 kadar hayat kadını pencerelerde özel kıyafetlerinin içerisinde adeta bir gösteri yapıyorlar. Bu kadar fuhuşu övmek yeter. Akşam hostelde haşhaşlı kurabiyemizle meşhur kekinden yedik kafa yapıcı bir etkisini göremedim. Kekte browniden farksız. Açlıktan midemden sesler çıktığı için mecburen keki vakitsiz bir zamanda yedim o ayrı. Orada Simgelerin bir kazığı söz konusu ama bu konuyu burada açmayacağım. Ertesi sabah tabi simit sarayı yaptıktan sonra Madame Tussauds Müzesine gittik. Müze Dam Meydanının tam orada. Bu müzede bal mumundan yapılmış önemli tanınmış insanların heykelleri var. Müzeye giriş ücretli. Ucuzda sayılamayacak bir ücreti vardı yanlış hatırlamıyorsam 20€'ydu. Van Gogh Müzesine ya da herhangi bir başka müzeye gitmedik onun yerine Amsterdam'ın neredeyse her sokağına girip çıktık sokaklarını gezdik.  Oğuz'un Hard Rock Cafe sevdasıyla cafeyi aradık ve bulduk içeriden t-shirtlerimizi aldık. Doğum günüm yaklaştığı için bana tsihrtü hediye aldılar :))))) Ertesi günde Berlin trenine atlayıp Berlin'e gittik. 





Berlin-Köln Avrupa Notları 8'de...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder