14 Ocak 2014 Salı

Avrupa Notları 6

Barcelona'dan öğlen trene bindik akşam Paris'teydik. Bizi Oğuz ile Batuhan karşıladı. Onlar 3 gündür oradaydılar. Yolları öğrenmişlerdi. Bizi otele götürdüler. Otel odası 6 kişilikti. Fareliydi. Pisti. Biraz merkeze de uzaktı. Oda da bizle beraber 2 Rus kız daha kalıyordu ama ertesi gün gideceklerdi. Sabah oda da eşyaları bıraktık. Paris'i gezmeye çıktık. Bizim oralar biraz Tarlabaşı'nı andırıyordu. Her yerde kırmızı perdeli erotik shop ya da erotik show yapan yerler vardı. Biraz da zenci kaynıyordu. İlk önce Notre Dame'a gittik. Benim için farklı bir şeyi yoktu. Simge baya gezdi ben çıktım bakındıktan sonra. Bildiğin kilisi içi. İsa meryem haç vs vs. oradan geze geze Eiffel Kulesine geldik. Şarap almıştık. Çimlerde onu içtik. Hafif yağmur çiseliyordu. Akşam olunca Eiffel Kulesi daha bir muazzam oluyor. Işıklarını yaktılar. Şekilli ışıklı hareketler yaptılar. Etrafta birayı 2 katına satan satıcılar var. Ya da Eiffel Kulesi olan anahtarlık obje. Hepsi geziyor. 5 tanesi 1€ olan anahtarlıktan aldım. Memlekette anaya babaya dağıtmak için. Otele geçtik yürüyerek. Rus kızlar gitmişti kimse yoktu. Klasik nutella tost ekmeği menümüzden yedim. Ertesi gün Louvre Müzesine gittik. Yanlış hatırlamıyorsam 12€'ydu. Kocaman devasal gez gez bitmek bilmeyen bir müze. 3 saatin sonunda artık kan şekerim düşmüştü orada ki tabloları yemeyi falan düşündüm. İçeride yiyecek var ama bir lokmacık sandviçi acayip pahalıya satıyorlar. Neyse çıktık bir mekanda baya özel menü sipariş ettik. Kadehi 4€ olan şaraptan da içtim. İlk kez İnterrail boyunca o kadar para verdim bir yemeğe. Louvre Müzesi tabiki de gidip görülesi bir yer. Acayip karışık. Ordan giriyorsun başka yerden çıkıyorsun falan. Champs-Élysées ya da Şanzelize Caddesi. Bizim Bağdat Caddesi'nin daha lüksü bir cadde. GAP'ten Louis Vuitton'dan PSG'nin Store'una kadar her şey var. LV'de cüzdanlar sanıyorum 600€'dan başlıyordu. Neyse zaten sevmem o markayı. Paris'te böyle geçti. 



Brugge-Amsterdam Avrupa Notları 7'de...


13 Ocak 2014 Pazartesi

Avrupa Notları 5

Barcelona Barcelona... Gezdiğim en güzel yerler arasında kesinlikle ilk 3'te yerini alır. Uzun baya uzun bir tren yolculuğundan sonra trenden indik. Trenin son durağı yeraltı. Oradan yukarı çıkıyorsun büyük bir gar. Dışarı çıktık ama Barcelona diğer şehirlere benzemiyor büyük. Hostel adresimiz var harita yok karmaşık durumdayız. Sora sora Bağdat bulunur misali atladık metroya indik durağımızda hostel çok yakınmış neyse ki hemen girişi yaptık. Otel gayet güzel. Oda da televizyon var.( Hostel Adı: Ona Barcelona ) Yine gitsem orada kalırım merkeze de yakın.Neyse yerleştik ettik Simge'yle baya yorgunuz, açızda. La Rambla'ya geldik güzel bir cadde güzel bir meydan güzel mağazalar. Her şey var. Burger King'e gittik tabi ki.... Hostele dönüşte kaybolduk. Soruyoruz bulamıyoruz gece oldu sokakta pek insanda yok. Bir insan evladı düzgün tarif etti de gidebildik hostele. Ertesi sabah La Rambla'yı yürüdük. Tobacco Shop'tan sigaramızı aldık aralarda bir yerdeydi. İspanya'nın meşhur Tapas ve Paella'sını yemedene gitmek olmazdı öğle yemeğinde onları yedim Simge ıyğ yemem dedi. İçinde beyaz et kırmızı et karides midye bulunuyor, İspanyol usulü pilav çeşidi. Tapas'ta meze. Krokan patates, ekmeğe batırılmış sosis tarzı şeyler. 
İkinci gün Camp Nou'ya gidecektik ya da deniz kum güneş keyfi yapacaktık. Biz Barcelona kıyısına attık kendimizi ve onun mükemmel denizine. Türkiye'nin farklı bölgelerinde denize girmiş bir insan olarak oranın denizini daha bizde görmediğimi söyleyebilirim. Mükemmelllll.. Kadınlar mayosuz denize girip güneşlenebiliyor. Erkekler slip mayo. İspanyol erkekleri evet çok yakışıklı, ama slip mayosuz. Neyse konumuz bu değil. Lübnan'lı 2 erkek geldi bize bira ısmarladı discoya gidelim dediler. Sevgilim var naaaşş dedim. O sıcakta bira iyi geldi çok aç olmamıza rağmen... Ertesi gün Madrid'e gidecektik. O geceyi orada garda geçirip sabah Paris'e gidecektik. Planlar istediğimiz gibi gitmedi. Tren saatleri uyuşmadı Madrid çok soğuktu pazar günüydü az insan vardı dükkanlar kapalıydı. Simge'de hastaydı. Madrid'te 5-6 saat dolaştık ve Barcelona'ya geri döndük. Madrid Türkiye'nin Ankara'sı. İlk durak Plaza Mayor oldu. Dört bir yanı, kırmızı renk ağırlıklı, balkonlu, birleşik binalardan oluşan, dikdörtgen şeklinde, canlı bir meydan. Ama oldukça büyük de bir meydan. 129 m x 94 m ölçülerinde, yani bir futbol sahasından %30 daha büyük. Binaların alt katlarında da kafe, restoran, bar ve hediyelik eşya dükkanları var. Plaza Mayor, şehrin en eski yerleşim bölgesinde olduğu için, çevresindeki sokakları da gezmenizi tavsiye ederim.Şehrin bir diğer kalabalık, ünlü ve hareketli meydanı ise Puertı Del Sol. Kelime anlamı “Güneş Kapısı”. Bunun sebebi ise, 15. yüzyılda Madrid’i çevreyen şehir duvarlarının kapılarından en doğudakinin, burada olmasıymış. Güneş de doğudan yükseldiği için, buraya “Güneş Kapısı” denmiş. Tabii artık kapı filan yok. Ama burası Madridliler’in buluşma noktası. Bir nevi Madrid’in Taksim Meydanı diyebiliriz. Gezdik bitti trene atladık Barcelona'ya geri döndük. Saat gece 12'ye kadar Mc Donalds'ta oturduk. Türkler geldi biz de kalacağız dediler bizde onlarla tren garının önüne uyku tulumlarımızı serdik ve mışıl mışıl uyuduk. Bizle beraber 10-12 kişi yatıyordu garın önünde. Simge yandaki çocuğu kesiyordu, bana bakıyor bana bakıyor deyip kafamın etini yiyordu. Uykusu geldi de uyudu götüyle beni rahatsız ediyordu ama uyuyunca hissetmedim ben de uyudum ve Mc Donalds'ın camını silmeye gelen herifin sesiyle uyandım sabah 6'da bana "hello" dedi baktım ve kafayı geri koyup uyudum. Sabah 8'di uyandığımızda tek biz Türkler uyuyorduk herkes gitmişti. Ve herkes bize bakıyordu. Kahvaltı edip suyumuzu da temin ettikten sonra trene binip Paris'e hareket ettik.





Paris Avrupa Notları 6'da...