İkinci gün Camp Nou'ya gidecektik ya da deniz kum güneş keyfi yapacaktık. Biz Barcelona kıyısına attık kendimizi ve onun mükemmel denizine. Türkiye'nin farklı bölgelerinde denize girmiş bir insan olarak oranın denizini daha bizde görmediğimi söyleyebilirim. Mükemmelllll.. Kadınlar mayosuz denize girip güneşlenebiliyor. Erkekler slip mayo. İspanyol erkekleri evet çok yakışıklı, ama slip mayosuz. Neyse konumuz bu değil. Lübnan'lı 2 erkek geldi bize bira ısmarladı discoya gidelim dediler. Sevgilim var naaaşş dedim. O sıcakta bira iyi geldi çok aç olmamıza rağmen... Ertesi gün Madrid'e gidecektik. O geceyi orada garda geçirip sabah Paris'e gidecektik. Planlar istediğimiz gibi gitmedi. Tren saatleri uyuşmadı Madrid çok soğuktu pazar günüydü az insan vardı dükkanlar kapalıydı. Simge'de hastaydı. Madrid'te 5-6 saat dolaştık ve Barcelona'ya geri döndük. Madrid Türkiye'nin Ankara'sı. İlk durak Plaza Mayor oldu. Dört bir yanı, kırmızı renk ağırlıklı, balkonlu, birleşik binalardan oluşan, dikdörtgen şeklinde, canlı bir meydan. Ama oldukça büyük de bir meydan. 129 m x 94 m ölçülerinde, yani bir futbol sahasından %30 daha büyük. Binaların alt katlarında da kafe, restoran, bar ve hediyelik eşya dükkanları var. Plaza Mayor, şehrin en eski yerleşim bölgesinde olduğu için, çevresindeki sokakları da gezmenizi tavsiye ederim.Şehrin bir diğer kalabalık, ünlü ve hareketli meydanı ise Puertı Del Sol. Kelime anlamı “Güneş Kapısı”. Bunun sebebi ise, 15. yüzyılda Madrid’i çevreyen şehir duvarlarının kapılarından en doğudakinin, burada olmasıymış. Güneş de doğudan yükseldiği için, buraya “Güneş Kapısı” denmiş. Tabii artık kapı filan yok. Ama burası Madridliler’in buluşma noktası. Bir nevi Madrid’in Taksim Meydanı diyebiliriz. Gezdik bitti trene atladık Barcelona'ya geri döndük. Saat gece 12'ye kadar Mc Donalds'ta oturduk. Türkler geldi biz de kalacağız dediler bizde onlarla tren garının önüne uyku tulumlarımızı serdik ve mışıl mışıl uyuduk. Bizle beraber 10-12 kişi yatıyordu garın önünde. Simge yandaki çocuğu kesiyordu, bana bakıyor bana bakıyor deyip kafamın etini yiyordu. Uykusu geldi de uyudu götüyle beni rahatsız ediyordu ama uyuyunca hissetmedim ben de uyudum ve Mc Donalds'ın camını silmeye gelen herifin sesiyle uyandım sabah 6'da bana "hello" dedi baktım ve kafayı geri koyup uyudum. Sabah 8'di uyandığımızda tek biz Türkler uyuyorduk herkes gitmişti. Ve herkes bize bakıyordu. Kahvaltı edip suyumuzu da temin ettikten sonra trene binip Paris'e hareket ettik.
Paris Avrupa Notları 6'da...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder